İLK METİN – (İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Teklifi)

KOMİSYONUN TEKLİF ETTİĞİ METİN

7. Madde ile ilgili MECLİS GÖRÜŞMELERİ
“Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
27. Dönem 3. Yasama Yılı
18. Birleşim14 Kasım 2019 Perşembe“
7’nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Kenanoğlu Mahmut Toğrul Mehmet Ruştu Tiryaki
İstanbul Gaziantep Batman
Meral Danış Beştaş Serpil Kemalbay Pekgözegü Nuran İmir
Siirt İzmir Şırnak
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dijital Hizmet Vergisi Kanunu Teklifi üzerinde konuşuyoruz. Bu maddeyle ilgili ya da kanunla ilgili, parti grubumuzun sözcüleri, görüşlerimizi detaylı bir şekilde dile getirdi. Bu maddeyle de yeni bir vergi tahsis edildiğinin ve bu verginin aslında kurumlara değil, onların faturalarıyla vatandaşa yansıtılacağı konusunun da altını bir kez daha çizmek istiyorum. Dünyada, Fransa’dan sonra, bu verginin uygulandığı 2’nci ülke olduğumuzu; yani, yeterince araştırılmadan, tartışılmadan uygulanan bir vergi olduğunu ve doğrudan vatandaşa da yansıyacağını belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bundan seksen iki yıl önce 15 Kasım 1937’de Seyit Rıza Elâzığ Buğday Meydanı’nda idam edildi. Tabii, tarihte “Dersim kırımı”, “Dersim katliamı” ya da Dersimlilerin deyimiyle “Dersim tertelesi” diye adlandırılan, 1937-1938’de yaşananların birçok nedeni konuşulur ama resmî tarihlerde bir gerçek, anlatılan, resmî tarihî neden vardır bir de malum nedenler vardır. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış sebebinin, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın, Saraybosnalı bir Sırp milliyetçi tarafından öldürülmesi -tarihçiler tarafından, resmî bir gerekçe olarak- olduğu; esas Birinci Dünya Savaşı’nın gerekçelerinin, sebeplerinin farklı olduğu ne kadar biliniyorsa, Dersim’de yaşananların, Dersim katliamının, o harekâtın sebebinin, resmî açıklamasının Harçik Köprüsü’nün yıkılması ve karakolun basılması olarak ifade edilse de bunun gerçek sebeplerinin yani malum sebeplerinin 1925 Şark Islahat Planı ve 1935 Tunceli Kanunu’nda gizli olduğunu hepimiz biliyoruz ya da bu konuyla ilgilenenler bunu biliyor.
Burada ilginç bir şey vardı. 2011 yılında bu konu kamuoyunca çokça tartışıldı, dönemin Başbakanı, şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da hem Dersim’in bir katliam olduğunu söyledi hem de özür diledi. “Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar” diye bir kitap var, Genelkurmayın yayını. Bu yayına da baktığınız zaman aslında yıkılan köprünün devletin yaptırdığı Hançik Köprüsü olmadığı, Dersim halkının yaptığı ahşap bir köprü olan Pah Köprüsü olduğunu ifade eder ve bu karakola yönelik bir ateşten bahseder -sebepleri ayrıdır, bu ayrı bir tartışma- ancak herhangi bir ölümden bahsetmez. Bu Genelkurmayın kendi yayınıdır arkadaşlar.
Şimdi, tabii, Seyit Rıza’nın Erzincan’a geçmesi ve oraya daveti, görüşmesi de yine Millî İstihbarat belgelerince o dönemde açıklandı, var. Burada da kendisinin görüşülmek üzere, bir sulh yapılması üzerine davet edildiği ve bu davet üzerine kendisinin icabet ettiği
61
ama bunun bir bahane olarak uygulanıp, kendisinin tutuklanıp Erzincan’a götürüldüğü anlatılır ki bununla ilgili örneğin Mustafa Kemal Atatürk ile Seyit Rıza’nın görüşmesinin belgeleri de yayınlandı. Bu belge dönemin kimi gazetelerinde de yer almıştı, bunu tekrar hatırlatmak isteriz. Bu görüşmede de Seyit Rıza Mustafa Kemal Atatürk’e kendisinin nasıl davet edildiğini, nasıl söz verildiğini, bu sözlerin nasıl tutulmadığını ve bu olayın nasıl yaşandığını ifade eder.
Şimdi, netice itibarıyla bu 15 Kasım 1937’de Seyit Rıza idam edilir ve Seyit Rıza idam edilirken son arzusu olarak kendi çocuğunun, oğlunun kendisinden sonra idam edilmesini ister yani “Ben onun ölümünü görmeyeyim.” diye, son arzusunu bu şekilde ifade eder ama buna rağmen kendi gözleri önünde önce oğlu idam edilir, arkasından kendisi idam edilir.
Şimdi, Seyit Rıza idam edildiği zaman Dersim katliamının sona erdiğine dair açıklama yapılır ve o zaman ölü sayısı, yani öldürülen kişi sayısı 1.737’dir. Dersim operasyonu bitmiştir, 1.737 ölü vardır açıklanan tarihte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kenanoğlu, tamamlayın sözlerinizi lütfen.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Ama Dersim katliamıyla ilgili dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belgeleriyle açıkladığı -ve bizce sayının çok daha fazla olduğunu bildiğimiz rakamlar- resmî rakamlara göre Seyit Rıza’nın idam edilmesinden sonra 12.069 kişi daha öldürülür. Yani aslında “Operasyon bitti.” denildikten sonra da 12.069 kişi ki bunların çoğu çoluk çocuktan ibarettir, mağaralarda zehirlenmiş kadınlardan ibarettir. İhsan Sabri Çağlayangil’in bu konuyla ilgili röportajı, anıları yayınlanmıştır; orada da bu anlatılır.
Şimdi değerli arkadaşlar, Dersimliler günümüzde neyi talep ediyor bu konuyla ilgili kurmuş oldukları dernekler, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla:
“1) Arşivler açılsın, Dersim ismi iade edilsin.
2) Dersim halkından özür dilensin ve özrün gereği yapılsın.
3) Sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listeleri açıklansın.
4) Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklansın.
5) Dillerimize ve Kızılbaş Alevi inancımıza özgürlük tanınsın.
6) Munzur’daki baraj projeleri iptal edilsin.” deniliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu taleplerin karşılanması insani ve tarihidir.
Buradan Seyit Rıza ve onun nezdinde Dersim katliamında yaşamını yitiren tüm canları saygıyla anıyor, devirleri aşan mekânları pirlerimizin yeri olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kenanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyette olan iki önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 7’nci maddesinin (2)’nci fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Dursun Müsavat Dervişoğlu Orhan Çakırlar Ümit Beyaz
İzmir Edirne İstanbul
Feridun Bahşi Mehmet Metanet Çulhaoğlu
Antalya Adana
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Akif Hamzaçebi Cavit Arı Bülent Kuşoğlu
İstanbul Antalya Ankara
Alpay Antmen Lale Karabıyık
Mersin Bursa
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’ya aittir.
Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
24 Ekim 2019 Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan ve Başkanlık tarafından esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali olarak da Sanayi, Ticaret,
62
Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilmiştir ama bahse konu bu tali komisyonlarda hiçbir görüşme yapılmamıştır.
7’nci maddeyle yeni bir vergi suçu cezası belirlenmiş olup bu maddeyle Hazine ve Maliye Bakanlığına vergi suçunun oluşması hâlinde mevcut vergi sistemine ilave olarak dijital hizmeti engelleme yetkisi verilmek isteniyor. Her ne kadar bu dijital hizmetler vergisinin dönüşen ve değişen piyasa koşulları gereği olduğunu düşünsek de yüzde 7,5 olarak konulan verginin yüksek olduğunu da belirtmek istiyorum.
Vergi ve ceza olunca hemen Genel Kurula getirdiğiniz kanunlar gibi, keşke vatandaşlarımızın geçim sıkıntısını, ekonomik güçlüklerini azaltacak düzenlemeleri de öncelikle buraya getirebilseniz ama maalesef getiremiyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılında toplayacağınız vergi tutarı 213 milyar liraya çıkacak. Tabii bu rakamlara, sattığınız gayrimenkuller ile fabrikalar ve özelleştirme gelirleri dâhil değildir. Bu zaman zarfında, üretime ve istihdama dayalı, vatandaşlarımızın geçim sıkıntısına derman olacak hiçbir şey yapmadınız; işsizlerin sayısını artırdınız, vatandaşlarımızın alın terinden aldığınız ağır vergileri maalesef yerinde kullanmadınız. Gelin, çarşı pazardaki, mutfaktaki yangını görün; geçim sıkıntısı çeken cefakâr halkımızın bir nebze nefes alması için uğraşın. Ne zaman bakanlarınız “Yıl sonuna kadar başka zam yok.” dedilerse mutlaka peşinden zamlar yağmur gibi geldi. Elektriğe, doğal gaza, benzine, köprü geçiş ücretlerine, Devlet Demiryollarına, hatta posta puluna yüzde 15-yüzde 20 arasında zamlar yaptınız. Son bir yılda elektrik ve doğal gaza beşer kez zam yapıldı. Sadece bunlara yapılan zamlar yüzde 50’yi geçti, el insaf arkadaşlar!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletimizi yönetenlere, israf ekonomisinden vazgeçilmesini, üreticilerimizin girdi maliyet fiyatlarının düşürülmesini ve çalışanlarımızın alın terinin verilmesinin gerekliliğini her defasında, her söz aldığımızda söylüyoruz. Ülke yönetirken bütçe gelir gider kalemlerinin her kuruşunun iyi hesaplanmamasından, milletimizin üstünden zam kamburunun kaldırılmamasının, her defasında bütçenin delinip vatandaşlarımıza zam olarak yüklenmesinin yanlışlığından, İşsizlik Fonu’nda biriken paraların hak edenlere ödenmemesinden bahsediyoruz; bunlara da maalesef kulak tıkıyorsunuz.
İktidara geldiğinizde lojman ve makam arabalarını kaldıracağınızı söylemiştiniz, şimdi dünyada en çok makam arabası olan devlet konumundayız. Yanlış dış politikalar sonucu içine düştüğümüz bataklık yüzünden Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolarla EYT’lilerin ve 3600 ek gösterge bekleyenlerin problemleri çözüleceği gibi, asgari ücrete de en az yüzde 30 zam yapılarak mutfaktaki yangın da bir nebze olsun söndürebilirdi. Milletinden kopuk siyaset yapmaya çalışanlara millet gerekli cevabı zamanı gelince muhakkak verecektir.
Kalp ve şeker hastaları gibi birçok hastamızın bizleri arayarak ifade ettiklerini burada özellikle sizlere aktarmak istiyorum. Grip aşılarının da bir an önce vatandaşlarımızın hizmetine sunulmasını bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çulhaoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin dijital hizmet vergisini düzenleyen maddelerinin sonuncusunu görüşüyoruz.
Dijital ekonomi, geleneksel şirketleri esas alan, onlara göre kurgulanmış olan ulusal vergi sistemlerinin vergi tabanlarını tehdit etmektedir. Matrahın aşınmasına ve kârın bir başka ülkeye transfer edilmesi suretiyle ulusal vergi sistemlerinin, vergi gelirlerinin azalmasına yol açmaktadır. Böylesi bir tehlike karşısında uluslararası iş birliğinin önemi artmış, OECD ve Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi kurumlar bu vergiler, bu gelişmeler karşısında ulusal vergi sistemlerinin alabileceği önlemlere ilişkin bir uluslararası çerçeve oluşturmak amacıyla muhtelif çalışmalar yaratmışlardır. Dijital ekonominin vergilendirilmesi için adil kuralların getirilmesi, vergiden kaçınmanın önlenmesi, sürdürülebilir kamu gelirlerini sağlamak için saydam, istikrarlı, büyüme dostu bir dijital pazar oluşturmak amacıyla Avrupa Konseyi bir çalışma başlatmıştır. Yine, OECD, 2013 yılında “Base Erosion and Profit Shifting” dediği matrah erozyonu ve kâr aktarımı, kârın transferi anlamına gelecek olan bir projeyi başlatmıştır ancak bunlar bugüne kadar sonuçlanmamıştır, buna da en büyük engel, bu dijital hizmet sunan şirketlerin gelişmiş ülkelerde kurulu olmasıdır. O nedenle, gelişmiş ülkeler görünüşte bu çalışmayı yapar gibi gözükmekle birlikte, OECD ve Avrupa Konseyi gibi kurumlarda bunun önüne engeller çıkarmışlardır.
Türkiye elbette ki egemenlik hakkına dayanarak bu konuda bir düzenleme yapabilir, yapması da gerekir. Ancak burada şöyle bir sorun var arkadaşlar: 1’inci maddede verginin kapsamı düzenlenmektedir. Özellikle 4 unsur vardır burada vergiye tabi olan, ilk 3’ü şu anda önemlidir, onları sayacağım: Dijital ortamda sunulan reklam hizmetleri, bunlar vergiye tabi,
63
dijital hizmet vergisine tabi. Sesli, görsel veya dijital herhangi bir hizmetin dijital ortamda satışı veya bu içeriklerin dinlenmesi, kaydedilmesine yönelik olarak dijital hizmet sağlayıcılarının sunmuş oldukları hizmetler. Bir de, kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri elektronik ortamların, dijital ortamların oluşturulmasına yönelik hizmetler. Bunların hepsi dijital hizmet vergisine tabidir. Birkaç örnek verelim: Google, Facebook, YouTube, Alibaba ya da Amazon gibi e-ticaret şirketleri, bu saydığım 3 hâle giren şirketlerdir. Bunlara yapılan bu madde vergi güvenliği başlığı altında bu şirketlerin Türkiye’de elde etmiş oldukları kazançlara yönelik olarak bir vergi güvenlik müessesi getirmektedir. Nedir bu? Bu şirketlere herhangi bir şekilde reklam verirseniz, reklam veren şirketlere o şirkete, Google’a yapacağı ödemeden yüzde 7,5 oranında bir stopaj yapacaktır. Evet, doğru mu? Doğru. Olmalı mı? Olmalı. Güzel.
Peki, şu anda bu reklam hizmeti nedeniyle yüzde 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi stopajı da var, bu, mükerrer vergidir arkadaşlar, bu geliyorsa o verginin, gelir ve kurumlar vergisi stopajının kalkması lazım. Bunu daha önce de söyledim, Komisyonda söyledim ama şu ana kadar tatmin edici bir cevabı alabilmiş değilim. Aslında bu dijital hizmet vergisinin gelmesinin esas nedeni, gelir ve kurumlar vergisi stopajı, çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarının kapsamına girer. Yani bir başka ülke “Seninle aramızda çifte vergilemeyi önleme anlaşması var, gelir vergisi stopajını yapamazsın, kurumlar vergisi stopajını yapamazsın.” itirazını yöneltebilir. Ondan kurtulmak için, AB ülkelerindeki eğilimleri de dikkate alarak dijital hizmet vergisi getiriliyor. Dijital hizmet vergisi çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarının kapsamına girmez. Ama hem bu hem öbürü olmaz. Bir koyundan iki post çıkmaz arkadaşlar. Birinci olarak söyleyeceğim konu budur. Öbürünün uygulamadan kalkması lazım.
Vergi oranıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanının yetkisi var, 1 katına kadar, yüzde 15’e kadar artırabilir, daha aşağı da indirebilir. Dolayısıyla öbürünü yürürlükten kaldırmaktan çekinmemek gerekir. Bu, aynı zamanda AB’nin bu konuda saydam bir mevzuat yaratma hedefiyle de uyumlu olacaktır. Burada asıl önemli olan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bu şirketlere reklam hizmeti örneğini verdim. Başka bir şey de olabilir. Bu şirketlerin Türkiye’de elde ettiği kazançlar da vardır. Facebook’un Türkiye’de elde ettiği kazanç var. Facebook bu vergiyi ödemedi. Ne yapacak? Facebook adına bir tarhiyat yapılacak. Türkiye’de ona reklam veren de yok. Örneğin sponsorlu paylaşımlar var, kişi ödeme yapıyor, buradan bir vergi ödemesi lazım Facebook’un, ödemedi. Ne yapacak? Hazine ve Maliye Bakanlığı tarhiyatı yapacak -vergi dairesi kanalıyla tabii ki- şirkete bildirecek; ödemedi. “Sana erişimi engelliyorum.” diyecek, karar alacak. Arkadaşlar bu olmaz. Bu, hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Ülkenin vergi alacağı nedeniyle benim Facebook kullanmamı kimse engelleyemez. Bu, mahkeme kararıyla da olmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Özgürlüklere aykırıdır. Bunu yürürlükten kaldırın.
Bakın, bu hassas bir konudur. İnsanların bu hizmetlere erişimini engellerseniz yarın bu gençlerin tepkisinden yoksun kalamazsınız.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, aynı mahiyetteki önergelerin oylanmasından önce karar yeter sayısı talep ediyoruz.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tartışmalara mahal verdiği için de eğer mümkünse bunun elektronik oylamayla yapılmasını istiyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Ama daha henüz belli değil.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Takdir Başkanın.
BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Etmeyenler…
Kâtip üyeler ile aramızda görüş farklılığı var, elektronik oylamaya başvuracağım.
Elektronik oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.01
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.12
64
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
—–0—–
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.