Yeni Vergi Düzenlemeleri: “Madde10 -“

İLK METİN – (İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 Milletvekilinin Teklifi)

KOMİSYONUN TEKLİF ETTİĞİ METİN

10. MADDE İLE İLGİLİ MECLİS GÖRÜŞMELERİ

“Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
27. Dönem 3. Yasama Yılı
18. Birleşim14 Kasım 2019 Perşembe

10’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan teklifin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi Hüseyin Yıldız Lale Karabıyık

İstanbul Aydın Bursa

Alpay Antmen Suat Özcan Utku Çakırözer

Mersin Muğla Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Muhittin Taşdoğan’ın baba acısını paylaşıyor, ailesine başsağlığı diliyorum.

Bu kürsüden defalarca söyledik, Türkiye’de hukuk devletini, demokrasiyi, toplumsal barışı sağlamadan hangi torbayı çıkarırsanız çıkarın ekonomi düzelmez. Bakın, bir ay olmadı, sözde yargı reformu yaptık. “Bundan sonra haber yapmak suç olmayacak.” dediniz, biz de dedik ki: “Yargıda zihniyet değişmeden hiçbir şey değişmez.” İşte Giresun’da 13 yaşındaki Rabia Naz’ın bir buçuk yıl önceki şüpheli ölümünü aydınlatmaya çalışan meslektaşlarım Canan Coşkun ve Kazım Kızıl dün gece gözaltına alındı, hâlâ bırakılmış değiller. Hani haber suç değildi?

Bir başka örnek: Yazar Ahmet Altan’ın görüşlerinin çoğuna katılmam. Kumpas davaları sürecinde yüzlerce vatansever aydınımızın, subayımızın çektiği acılarda payı vardır. Ama sadece yazı ve yorumlarının yer aldığı iddianameyle Meclisi bombalayan darbecilerle aynı cezaya, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasını burada eleştirdim. Nitekim Yargıtay kararı bozdu, yeniden yargılandı ve hüküm verildi, mahkûmiyetle beraber bin yüz otuz sekiz gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi ama bir hafta olmadan yeniden tutuklandı. Hani eleştirmek suç olmayacaktı?

Bakın, şimdi de önümüzdeki bu pakette yasakçı zihniyet yine devrede. Bu paketle Facebook, Twitter, YouTube gibi çok uluslu sosyal medya platformlarına, Netflix ve benzeri dijital hizmet veren çok uluslu şirketlere vergi getirilmekte. Evet, tüm dünya bu şirketleri vergilendirmenin peşinde, yolunu arıyor ama biz tüm dünyada olmayanı bu yasaya eklemeyi beceriyoruz. Eğer bu şirketler yüzde 7,5 oranındaki vergiyi ödemezse Facebook’a, Twitter’a, Spotify’a 82 milyon vatandaşın erişimini kapatacağız. Bu olmaz, bu yanlıştan dönmeliyiz değerli arkadaşlarım.

İşin bir de bu vergi yükünün kimin sırtına bineceği meselesi var. Sanmayın ki alacağınız vergiyi gerçekten Facebook ödeyecek, Twitter ödeyecek. Onlar bu vergiyi doğrudan Türkiye’deki kullanıcılarının, reklam verenlerinin omzuna yükleyecek. Yani zaten bedeli halktan toplanacak yeni vergi ödenmeyince tüm halkın alacağı hizmeti keseceğiz, bundan vazgeçilmelidir.

74


Değerli arkadaşlarım, bu pakette işsize iş var mı? Yok. Vergi dilimi basamaklarının dar gelirliler lehine düzenlenmesi var mı? Yok. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması var mı? Yok. Ya, ne var? Yeni vergiler var, konaklama vergisi var. Daha yeni her turizm tesisine binde 7,5 “turizm payı” adı altında vergi koydunuz, şimdi bir de vatandaşın sırtına konaklama vergisi bindiriliyor. Nefes alışından bile vergi aldığınız vatandaş, bütün yıl çalışıp üç gün tatile gittiğinde kendisini konaklama vergisi karşılayacak. Peki, bu vergiler nereye harcanacak? Bütçe açığını kapatmak için kullanılacak. Buradan çağrıda bulunuyoruz: Ya bu vergiyi kaldırın ya da amacı doğrultusunda kullanılması için tüm dünyada olduğu gibi, toplanan vergiyi oradaki yerel yönetimlere aktaralım. Antalya’nın, Van’ın, Trabzon’un, Nevşehir’in gerçek ihtiyaçları için harcansın.

Değerli arkadaşlarım, bu torbada birde tabii AKP’nin tüm torbalarında olduğu gibi yine şirket kurtarmalar var. Anadolu’nun dört bir yanına zehir saçan 13 termik santrale açıkça suç işleme özgürlüğü vermek istiyorsunuz. Milletin Meclisinde, milleti zehirleyen şirketlere “İki buçuk yıl daha zehirlemeye devam et.” diyorsunuz. Halkı zehirleyen bu şirketleri kapanmaktan niye kurtarıyorsunuz? Bu hatadan derhâl geri dönülmelidir.

Sadece onlar mı değerli arkadaşlarım? Yıllarca Avrupa’daki gurbetçi kardeşlerimizin dinî duygularını istismar ederek dolandıran malum holdingler de kurtarılmak isteniyor. 90’lı yıllarda Avrupa’da camilerde “Faiz günah, kâr payı hak.” denerek usulsüz toplanan paralar bu holdingler tarafından iç edildi. Dolandırılan on binlerce insanımız büyük travmalar yaşadı, intihar edenler, aile düzeni dağılanlar oldu. Bugüne kadar devlet bu 70 bin yurttaşımıza destek çıkmadı, onları kaderlerine terk etti, ta ki mahkemeler bu dolandırıcılara “dur” diyene kadar, para kaptıran mağdur vatandaşlarımızın haklarını iade edene paralarının faizleriyle ödenmesine hükmedene kadar. Yargıtay mahkeme kararlarını onaylayınca bu holding yöneticileri paniklediler, lobi çalışması başladı. Ve bu torbaya bu şirketlerin kurtarılması maddesi kondu. Meclis eliyle vatandaşlarımızın hak araması engellenmek isteniyor. Vatandaşlarımızın yıllarca hakkını aradığı alacakları, onları mağdur eden şirketlerin hissesine dönüştürülüyor. Mağdurlar, onları mağdur edenlerin ortakları yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakırözer, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ortak olunca hiçbir şey değişmiyor hem ellerinde bir şey kalmıyor hem de haklarını hukuk yolunda aramalarının önü kapanıyor. O hisselerin hiçbir maddi karşılığı olmayacak ama o dolandırıcılar, adı “A” olsun, “B” olsun, bu holdinglerin kaymağını yemeye devam edecek.

Bir konuya daha dikkat çekmek isterim: Bu holding bezirgânları, daha kanun Komisyona gelmeden holding hisseleri üzerinden spekülasyon yarattı. Bu spekülasyonlar, maalesef, Komisyon aşamasında da sürdü.

Değerli arkadaşlarım, millet, bizi, din istismarıyla dolandırılan vatandaşlarımıza bir tekme de biz atalım diye milletvekili seçmedi; tam tersine, onların dişinden tırnağından artırarak bu holdinglere verdiği paraların son kuruşuna kadar hakkını savunmak zorundayız. Anayasa’ya da aykırı bu şirket kurtarma operasyonuna hep birlikte “Dur.” demeye sizleri davet ediyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakırözer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Nuran İmir Meral Danış Beştaş Oya Ersoy

Şırnak Siirt İstanbul

Ömer Faruk Gergerlioğlu Abdullah Koç Serpil Kemalbay Pekgözegü

Kocaeli Ağrı İzmir

Sait Dede

Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Oya Ersoy konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir süredir 2020 bütçesinin görüşmeleri sürüyor ve biz Genel Kurulda bir süredir iktidar partisinin getirdiği yasa tekliflerini görüşüyoruz. Bu yasa tekliflerinin hepsinin ortak bir özelliği var arkadaşlar: Bunların hepsi saraya, yandaş şirketlere ve sermayeye kaynak aktarmak için getirilen yasa teklifleri. Tek derdiniz, kendi ekonomik krizinizin yükünü halka nasıl yükleriz. Bugün aslında o yüzden sizin çaresizliğinizi konuşuyoruz.

75


Bakın, 2020 bütçesinde halkın en temel yaşamsal ihtiyaçları olan gıda, elektrik, doğal gaz, su gibi hizmetler üzerinden aldığınız dolaylı vergiler bütçe gelirlerinin içinde vergi payının yarısından fazlasını oluşturuyor. Şirketlerin ise hem vergi borçlarını siliyorsunuz hem de onlara istisna ve muafiyet getiriyorsunuz yani diyorsunuz ki: “Şirketlerden alacağım vergilerden vazgeçiyorum. Bu vazgeçtiğim vergilerden de bütçede bir açık oluşacak. Bu açığı da ben zamlarla ve getireceğim ek vergilerle karşılayacağım.”

Bakın, dün bu ülkenin büyük, koca koca 3 işçi konfederasyonu bir araya geldi, birlikte bir açıklama yaptı ve Meclise dediler ki: “Vergi adaletini sağlayın.” İşçilerin eylemlerinden haberiniz var mı? “Bu ücretlerle ve bu vergilerle geçinemiyoruz.” diye eylem yapıyor işçiler ve bir şey talep ediyorlar “İnsanca bir ücret istiyoruz ve vergide adalet istiyoruz.” diyorlar. Peki, siz ne yapıyorsunuz? İşçilerin, emekçilerin, halkın sesine kulaklarınızı tıkıyorsunuz, varsa yoksa saraydan gelen talimatlar. Ve vergi adaletsizliğini daha da derinleştiren politikalarınızda ısrar ediyorsunuz.

İşte bugün görüştüğümüz yasa teklifi de dijital hizmet vergisi, konaklama vergisi ve değerli konut vergisi; bütçe açığını kapatmak için getirdiğiniz yeni vergiler. “Dijital hizmetlerin hasılatından yüzde 7,5 vergi alacağız.” diyorsunuz, “Konaklama yapanları vergiye bağlayacağız.” diyorsunuz yani diyorsunuz ki: “Kendi memleketinde tatile giden halk ayakbastı parası versin.” Değerli konut vergisiyle ise “Serveti vergilendireceğiz.” diye bir algı yaratıyorsunuz ama müteahhitleri değil tek bir daire sahibi olanları vergilendiriyorsunuz. Getirilen bu vergiler de tıpkı KDV gibi, ÖTV gibi gelir dağılımındaki adaleti daha da bozan ve halkın ödeme gücünü dikkate almayan vergilerdir. Tekrar ediyorum: Bu getirdiğiniz vergilerin amacı bütçe açığınızın yükünü halkın sırtına yüklemektir.

Bunlar da yetmiyor, sermayeye hizmette sınır tanımıyorsunuz. Bakın, bu yasa teklifiyle 2013’ten beri taahhüt ettikleri çevre yatırımlarını gerçekleştirmeyen ve süreleri 3 defa daha uzatılan termik santrallere dördüncü kez havayı kirletme hakkı tanıyorsunuz. Teklif eğer buradan çıkarsa, yasalaşırsa Türkiye’nin en eski ve en kirli termik santralleri havayı ve doğayı kirletmeye devam edecek ve halk sağlığını tehdit etmeye devam edecek. Buradan size 14 Şubat 2019’da verdiğiniz, hep birlikte verdiğiniz sözü hatırlatmak istiyorum: Sözünüzü tutun, doğa savunucularının, halkın sözüne kulağınızı açın ve teklifi geri çekin. Çevre yatırımlarını altı yıldır hayata geçirmeyen bu şirketler bir yerden cesaret alıyor -bunlar iktidar partisi olarak sizin politikalarınızdır- çevre konusundaki politikalarınızdan cesaret alıyor, talandaki politikalarınızdan cesaret alıyor. Eğer bu geri çekilmezse çevre yatırımlarını altı yıldır hayata geçirmeyen bu şirketler havayı kirletmeye ve halk sağlığına zarar vermeye devam edecekler.

Değerli milletvekilleri, son olarak, damat Bakan bir şey dedi, dedi ki: “‘Ekonomi kötüye gidiyor.’ diye bir algı yaratmayın.” Bakın, bu bir fatura, bu fatura bir algı değil, bu fatura gayet gerçek bir fatura. 2’si çocuk 4 kişilik bir ailenin bir aylık elektrik faturası. Üstelik, çocuklar okulda, anne-baba işte çalışıyor bütün gün. Ne kadar biliyor musunuz? 119 lira 90 kuruş. Bu faturanın 30 lira 48 kuruşu KDV, 8 lira 19 kuruşu ise diğer fon ve vergiler. Daha kış gelmedi, o yaptığınız zamlarla oluşan doğal gaz faturaları halka daha ulaşmadı. Bu faturalar gerçek, çarşı pazardaki yüzde 40, yüzde 30 zam gerçek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Ersoy.

Buyurun.

OYA ERSOY (Devamla) – 1,5 milyondan fazla kişinin banka hesaplarına gelen hacizler gerçek yani “Geçinemiyoruz.” diyen halk gerçek. Algı yaratmaya çalışan sizlersiniz ama artık “Ekonomimiz iyiye gidiyor.” diye bir algı yaratamayacağınızın…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Algıya gerek yok, doğrusu o ya!

OYA ERSOY (Devamla) – …o kadar farkındasınız ki damat Bakan çıkmış, yargıyla halkı tehdit ediyor ve cezalandırmaktan bahsediyor.

Değerli milletvekilleri, nüfusun yüzde 60’ının yoksulluk, yüzde 20’sinin açlık sınırında veya altında yaşam mücadelesi verdiği bir ülkede halkı ceza tehditleriyle yönetemezsiniz, böyle bir halk ceza tehdidiyle yönetilemez. Artık elinizi halkın cebinden çekin, vergide adaleti sağlayın, vergiyi tabana değil tavana yayın, o şirketlerinize yayın, onlardan alın vergiyi yani kârı ve faizi vergilendirin. Artık “Saraya nasıl bütçe aktarırız?”dan, bunu düşünmekten, buna kafa yormaktan vazgeçin, bu halk nasıl geçinecek, biraz buna kafa yoralım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu

76


maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Durmuş Müsavat Dervişoğlu Orhan Çakırlar Ümit Beyaz

İzmir Edirne İstanbul

Mehmet Metanet Çulhaoğlu İsmail Ok

Adana Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili İsmail Ok konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dijital hizmet vergisi kanunu teklifi’yle ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılması adına görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifi üzerinde gerek grubumuzdan gerekse diğer parti gruplarından birçok arkadaşımız konuşmalar yaptı. Ben bu akşam özellikle seçim bölgemde ve ülkemizde tarımın içinde bulunduğu durumla ilgili konuşmak istiyorum. Ama konuşmama geçmeden önce rengini şehitlerimizin kanından alan Millî Takımımız biraz önce Avrupa yolunda, futbol olarak istenilen bir futbol oynamadı ama berabere kalarak Avrupa Şampiyonasına katılma hakkını elde etmiş oldu. Bu vesileyle başta bu sahada ter döken gençlerimiz olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Balıkesir özellikle tarım ve hayvancılıkta Türkiye’yi doyuran il olarak bilinmektedir. Bugünlerde Balıkesir’imiz başta olmak üzere özellikle sahil kesimlerimizde zeytin hasadı başlamıştır, ben öncelikle bu hasat döneminin hayırlı olmasını diliyorum. Gerçekten yazın sıcaktan, kışın soğuktan elleri çatlayan, yüzleri yanan çiftçilerimizin alın terinin, emeğinin karşılığını almasını diliyorum. Ama maalesef tarım politikalarında Hükûmetimiz birçok konuda yanlış uygulamalar yapmaktadır. Bunlardan birisi de ithalata dayalı bir tarım politikası izlenmesidir. Her yıl bu hasat dönemi geldiğinde zeytin ürünleri, özellikle zeytin yağı ithalatı yapılmaktadır. Bu da çiftçimizin alın terinin, emeğinin karşılığının alınmasında en büyük engellerden bir tanesidir. Oysaki özellikle girdi maliyetlerindeki -mazot, gübre, ilaçlamadaki- artış dolayısıyla çiftçimiz zaten alın terinin karşılığını alamamaktadır. Ve özellikle bu sene seçim bölgemde ilaçlama zamanında yapılmamıştır ve ciddi bir kayıp vardır. Önümüzdeki yıllar için şimdiden önlemlerinin alınmasını diliyorum. Sadece zeytin ve zeytin yağında ve ürünlerinde mi? Balıkesir maalesef Türkiye’yi doyuran il olarak övünmemize rağmen yanlış politikalar sonucunda bu kışın Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Balıkesir’in merkezinde patates kuyruğuna girmiştir hemşehrilerimiz. Peki, bunun çıkış yolu nedir? Bir: İthalat derhâl durdurulmalıdır. Çok kıymetli bölge Vekilim Adil Bey bu konuşmama pek katılmadı galiba ama bu acı gerçeği beraber yaşadık. Balıkesir’in merkezinde bunları, o uzun kuyrukları beraber gördük, bundan tabii üzüntü duyuyoruz. İki: Köylü küstürüldü. Özellikle, Avrupa Birliğine gireceğiz diye çiftçi aşağılandı, ölçüsüz bir şekilde köyden kente göçler sağlandı, topraklar boş kaldı -biraz önce de ifade ettiğim gibi- girdi maliyetleri inanılmaz bir şekilde arttı ve artık köylerde neredeyse 50 yaşın altında insanımız kalmadı. Artık, maalesef, peygamber mesleği diye övündüğümüz çobanlık için, memleketimizde genç kalmadığı için dışarıdan çoban ithal etmeye başladık. Biraz önce “Çifti küstü.” demiştim, toprağı da küstürdük, niye? Özellikle seçim bölgemde nehirlerimiz, göllerimiz ve göletlerimiz insafsızca, sanayi atıklarının ve evsel atıkların arıtılmadan sulara deşarj edilmesi dolayısıyla artık bu sulardan bereket değil, rahmet değil, zehir akmakta ve böylece topraklarımızdan, daha önceden bal damlayan, ürün fışkıran bu topraklardan maalesef bugün çiftçimiz emeğinin karşılığını alamıyor. Özellikle büyükşehir yasasıyla birlikte binlerce köy bir anda mahalle oldu ve köy tüzel kişiliğine ait olan araziler satışa çıkarıldı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Ok.

İSMAİL OK (Devamla) – Sözümü tamamlıyorum.

…ve bu yağma, bu satışlarla, çiftçilikle ilgisi olmayan insanlar maalesef köylülerin elinden bu kıymetli arazileri almakta ve bu arazilerde üretim yapılamamakta. Bu konularda ne kadar söz söylesek azdır ama ben buradan son olarak şunu söylüyorum: Gerçekten Türk tarımını ve çiftçilerimizi kurtarmak istiyorsak, ithalata dayalı ve özellikle her ithalatta yandaşın zenginlediği bu politikalardan vazgeçelim, çiftçimize doğrudan destek verelim ve böylece dünyada stratejik… Önümüzdeki kısa sürede göreceksiniz, göreceğiz, eğer böyle tedbirler alınmazsa sağlıklı gıda bulamayacağız, sağlıklı gıdaya ulaşamayacağız. Ben, onun için, Hükûmeti bu yanlış politikalardan derhâl vazgeçerek özellikle seçim bölgem Balıkesir’de ve Türkiye’de Türk köylüsüne ve çiftçisine sahip çıkmaya davet ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

KONAKLAMA VERGİSİ