Veto Sonrası 7193 Sayılı Kanun Yeniden Oylanarak Yeni Haliyle KABUL Edildi…

TBMM’ye iade edilen, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen maddenin kanun metninden çıkarılmasının ardından, “Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yeniden oylanarak yeni haliyle TBMM Genel Kurul’da kabul edildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
27. Dönem 3. Yasama Yılı
27. Birleşim 05 Aralık 2019 Perşembe

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)

—–0—–

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, 21.11.2019 Tarihli ve 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

1-21.11.2019 Tarihli ve 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/279) (x)(xx)

21


BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 145 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, 21.11.2019 Tarihli ve 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 50’nci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonu, Cumhurbaşkanlığının geri gönderme tezkeresine konu 50’nci maddeyi kanun metninden çıkarmıştır. Anayasa’nın 89’uncu maddesinin ikinci fıkrasında “Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir.” hükmü, İç Tüzük’ün 81’inci maddesinin son fıkrasında ise “Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır ancak Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen kanunun 50’nci maddesi Komisyon tarafından kanun metninden çıkarıldığından kısmen görüşülecek bir husus kalmamıştır.

Kanunun diğer maddelerinin görüşülüp görüşülmemesi konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Kanunun diğer maddelerinin görüşülmemesini Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, kanunun tümünün oylanmasından önce, gruplarımızın iradesinin birleşmesiyle, emsal de teşkil etmemek üzere sayın grup başkan vekillerine ya da yetki verdikleri sözcülerine kürsüden beşer dakika olmak üzere söz vereceğim.

İlk söz İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan’da.

Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna bakmak istiyorum, ilk defa böyle bir şeye şahitlik ediyorlar. Burada onayladıkları bir kanunun Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi karşısında ruh hâllerini merak ediyorum. O yüzden iyice seyretmek istiyorum arkadaşlarımızı, yüzlerine bir bakmak istiyorum.

Zor bir şeydir tabii. Yani ben düşünüyorum, burada ısrarla “Arkadaşlar, yapmayın, etmeyin, yanlış işler yapıyorsunuz.” dedik “Hayır efendim, olur mu, bu ekonomiyle ilgili, bu enerjiyle alakalı.” deyip bizleri dinlemediniz, alkışladınız, Sayın Cumhurbaşkanı toplumda uyandırdığı infiali görerek haklı bir tavırla yasayı veto edince bu sefer dönüp onu alkışladınız. Yani Türk siyasi tarihinde bu tavrınız hiç unutulmayacak. Hem kanunun kabul edilmesini hem de kanunun veto edilmesini alkışlayan tek siyasi parti grubu olarak Türk siyasi tarihine geçtiğinizi buradan rahatlıkla söyleyebilirim. Zor bir durum olduğunu biliyorum ama dün bir arkadaşımız, benim de çok sevdiğim bir arkadaşımız çok güzel bir şey söyledi. “Ağabey, bizi Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı yanılttı, Allah’tan Cumhurbaşkanı var, o bu işi kurtardı.” Hakikaten zor bir iş. Yani kanunu hazırlarken Cumhurbaşkanı hazırlatıyor, veto eden Cumhurbaşkanı. Bu sistemin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin nasıl garabet bir sistem olduğunu göstermek açısından aslında bu kanun bile çok önemli bir örnek teşkil edebilir. Yani ısrarla bahsediyoruz bir yılı aşan bir süreçte Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi hiçbir şey getirmedi bu ülkeye, olumlu getirdiği hiçbir şey yok emin olun. Belki burada durumunuz gereği, konumunuz gereği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ne kadar mükemmel bir sistem olduğundan bahsediyorsunuz ama ben biliyorum ki konuşmanız bittikten sonra “Ya, bu sistem de pek iyi oturmadı bu ülkeye.” diyebiliyorsunuz.

Ben geleyim esas meseleye. Cumhurbaşkanımızın veto etmesinden sonra termik santrallerin bacaları ne olacak, ben şimdi onu size soruyorum. Bundan sonra ne yapacağız? Bu santraller çalışacak mı, çalışmaya devam edecek mi? Yoksa, Çevre Bakanlığının munzam cezalarını ödemek kaydıyla -kâr marjları çok yüksek kuruluşlar bunlar- bu cezaları ödemek kayıt ve şartıyla üretmeye devam edecekler mi? Eğer sadece para alacaksanız, bunlar da üretime devam edecekse bu vetonun hiçbir karşılığı olmaz. Yani Sayın Cumhurbaşkanının veto ettiği meri olan bu kanunun ilgili maddesi burada çıkarıldığında eğer bu termik santraller üretmeye devam ederse bu vetonun hiçbir gerekçesini anlatamazsınız millete.

SALİH CORA (Trabzon) – Kapatılsın mı?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Kapatılmasın, tabii ki kapatılmasın. Bunların hepsi de

22


ekonomik bir değer. Ama bakın bu insanlar teşvikler aldılar, bu insanlar krediler aldılar sizler aracılık ettiniz. Sizler bu konuda ciddi işler takip ettiniz. Ama bunlar bacalara filtre takılması konusunda bugüne kadar tek bir iş yapmadılar, sipariş dahi vermediler yani filtreleri sipariş dahi vermediler bırakın monte etmeyi, bundan sonra bu işin sipariş süreci var, monte süreci var, ciddi bir zaman aralığı gerekiyor. Bunun vebali de yine sizin biliyor musunuz? Sebebi: Bu insanlara verdiğiniz parayı, verdiğiniz teşviki takip edip filtreleri taktırmadınız. Çünkü onların her birisinin bu mevcut sıralarda oturanlarla organik bir bağı var, maalesef, üzülerek söylüyorum. Kimsenin şahsını itham etmek istemiyorum, bu konuda organik bağı olmayan arkadaşlardan da özür dileyerek söylüyorum ama onların burada, bu sıralarda oturanların bazılarıyla organik bağları var. Dolayısıyla o organik bağların kurduğu lobilerle bugüne kadar geldiler ama bugün oyun bozuldu. Benim buradan sizden ricam şu… “Arkadaşlar, biz kanunun gereğini yapıyoruz. Ne yapıyoruz? Bunlar yasal olmayan bir şekilde üretim yapıyorlar, biz de ceza kesiyoruz.” O insanların ölmesinin önüne geçmez bu kesilen cezalar. Yani ceza kestiniz diye Afşin-Elbistan’daki, diğer termik santrallerin bulunduğu yerlerdeki o santraller insan ölümlerinin önüne geçemez ödedikleri cezalarla. Yapılacak bir tek şey var: Bunların, bu termik santrallerinin bacalarına emisyon filtrelerinin mutlaka ve mutlaka bir an önce takılmasını temin etmek. Onunla ilgili mühendislik hizmeti mi verirsiniz, onunla ilgili satın alma hizmeti mi verirsiniz… Bu işlerden çok anlayan arkadaşlar var aranızda, ben biliyorum, onlar bu konuda rehberlik etsinler.

SALİH CORA (Trabzon) – Daha önce yapmış gibi konuşuyorsunuz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Daha önce müşavirlik yaptıkları bu firmalara, milletvekilliklerinden önce müşavirlik yaptıkları bu firmalara bu diğer konularda da bu sefer Allah rızası için, bu sefer milletin menfaati için bir an önce müşavirlik yapmaya devam etsinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Devam edin, zamanımız var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bu vesileyle, tekrar söylüyorum: Bu saatten sonra, filtreler takılana kadar bu santrallerin üretim yapması bu ülkede cinayet sebebidir. Sizler de bu işe müsaade ederseniz bu cinayetlerin cürmü olursunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun, var olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akçay’da. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Akçay, beş dakikalık sürenin sonunda süre ilave etme şansımız var, rahat konuşun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği üzere, termik santrallere baca gazı filtresi takılmasına ilişkin ve bunu bir süre daha çeşitli şarta bağlayıp uzatan madde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi ve yeniden görüşülmek üzere Meclise iade edildi. Bu husustaki görüşmeler dün Plan ve Bütçe Komisyonunda tamamlandı ve bu maddenin geri çekilme oylaması da yapıldı. Şimdi de Genel Kurulda bu hususu görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının bu veto yetkisini kullanması elbette anayasal bir haktır, Sayın Cumhurbaşkanı da bu hakkı kullanmıştır. Son söz sahibi de yine, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Eski, Anayasa değişikliğinden evvelki sistemde de olduğu gibi şimdi de olduğu üzere son söz Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve belli bir çoğunlukla, salt çoğunlukla bir kararı vereceğiz ve oylamayı gerçekleştireceğiz.

Meclis, söz konusu düzenlemeyi Cumhurbaşkanının gerekçeleri doğrultusunda değiştirebilir, düzenlemeyi çıkarabilir ya da olduğu gibi kabul edebilir. Bu bütün süreçlerde son söz Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Özetle, Meclis, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde güçlendirilmiş bir konuma sahiptir ve bu konumdan kaynaklanan hak, yetki ve sorumluluklarını da yerine getirmeye devam edecektir.

Bu ilgili düzenlemenin içeriğine dair görüşlerimizi kısaca tekrarlamak isterim: Teklifin Genel Kuruldaki görüşmeleri esnasında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, 13 Kasım 2019 tarihinde, konuşmacımız Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı’ydı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu kürsüde partimizin görüşlerini de dile getirmişti ve onları da şimdi tekrar okumakla birlikte, bundan evvel de yine aynı konuyla alakalı geçmiş yıllarda gelen maddeyle ilgili görüşlerimiz de aynıdır yani bu görüşlerimiz değişmemiştir.

“Komisyonda teklife eklenen maddeyle, termik santrallerin çevre mevzuatına uyumuna dair yeni bir düzenleme daha yapılmıştır ve 2013 yılında çıkarılan Elektrik Piyasası Kanunu’yla çevre mevzuatına uyumun 31/12/2018’e kadar tamamlanması öngörülmüş ve bu sürenin üç yıl uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu yetkiyi sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından uzun süreli vazgeçilemeyeceği gerekçesiyle iptal etmiştir. Ancak 2016 yılında 6719 sayılı Kanun’la süre 31/12/2019’a kadar

23


uzatılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, gerek ilk düzenlemeye gerekse bu düzenlemeye karşı çıkmıştır. İnsanımızın yaşama hakkını ilgilendiren bu konuda firmaların yıllardır yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması büyük bir sorumsuzluktur. Yapılan düzenleme ve yaptırımlar titizlikle uygulanarak söz konusu tesislerin bacalarına gerekli filtrelerin bir an önce taktırılması sağlanmalıdır.” Bunları tutanaktan okudum.

Özetle, Milliyetçi Hareket Partisinin duruşu baca gazı filtrelerinin bir an önce takılması ve aksi bir durumda da denetim ve yaptırım sürecinin işletilmesidir. Tüm bu gelişmeler neticesinde görülmüştür ki baca gazı filtreleri konusunda yasama, yürütme ve kamuoyu üçgeninde çevre ve insan sağlığı temelinde ortak bir duruş ve bilinç oluşmuştur. Öncelikle bu husustan duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek isterim. Çevre sorunları günümüz dünyasının en önemli meselelerinden biridir. Bugün ülkemiz, ortak duruş ve bilinci tüm çevre meselelerinde korumak ve sürdürmek suretiyle bir örnek olma fırsatını yakalamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bununla birlikte, termik santraller özelinde konuşmak gerekirse, özellikle sermaye sahiplerinin santral çalışanları üzerinden süreci bir sopa olarak kullanmalarının da önüne geçilmelidir. Santrallerde çalışan binlerce işçimizin, bu işlerden geçimini sağlayan on binlerce vatandaşımızın hakları mutlaka gözetilerek korunmalıdır. İşçilerimizin işten çıkarılma tehditleriyle karşı karşıya kalmaları mutlaka engellenmelidir. Sermaye sahiplerinin yani girişimcilerin yasama, yürütme ve kamuoyu iradesine karşı bir tutum almalarına ve tehditlerine karşı devlet olmanın gereği yerine getirilmeli, gerek yürütmenin gerekse de yasamanın iradesi devam ettirilerek korunmalıdır.

Bunun için yapılması gereken, bir taraftan baca gazı filtreleri için kanunda öngörülen sürecin uygulanması -ki buna göre 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren yapılacak denetimler neticesinde kapatılmaya kadar gidecek bir yaptırım süreci var- diğer taraftan da termik santral işçilerinin korunmasıdır.

Bu düşüncelerle konuşmama son verirken Meclisimizin kararının hayırlı olmasını diliyor, muhterem heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika ama devamı var.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın vekiller, saygıyla selamlıyorum.

Ne desek diye düşünüyoruz hakikaten yani çok konuştuk bunu fakat bir türlü halledemedik.

Aslında olması gereken şey, bu Mecliste, hem Komisyonda hem bu Genel Kurulda hem de yaptığımız çeşitli ikili görüşmelerde bu konuda bir çözüm bulunması.ve Meclisin gerçekten iradesini göstererek bir adım atmasıydı ama olmadı bu. Neden olmadı? Çünkü enerji alanında çalışan lobi harekete geçti ve siz, iktidar partisi olarak o lobiyi engelleyemediniz, o lobinin çıkarları doğrultusunda hareket ettiniz; bu durum çok açık ortada.

Şimdi, bakın, 13 santrali kapsıyor filtre takılması meselesi ve çevre lisansı olmayan bu santrallerin toplam elektrik gücü 8.350 megavat civarında. Türkiye’de bulunan kömür ve linyit yakıtlı 42 termik santralin toplam gücü ise 19.456 megavat civarında yani aşağı yukarı o santraller bunun yarısı kadar. Şimdi, 3 kez uzatıldı süre, bu firmalara fırsat tanındı, bu firmalara inanılmaz teşvikler verildi, paralar verildi. Niye bu paralar verildi? Niye bu fırsatlar tanındı? Filtre taksınlar diye. Ne yaptılar? O teşvikleri, paraları bir güzel ceplerine indirdiler, filtreleri takmadılar. Neden? Kâr hırsı “Daha çok kazanacağız, daha çok kazanacağız.” diye yaptılar bunu. Siz bunu biliyorsunuz, bu 13 firmanın hepsi aslında sizin çok yakın ilişkilerinizin olduğu firmalar. Bunu da biliyorsunuz, biz de biliyoruz; o para hırsı, insan yaşamı, doğa hakkı ve canlı hakkının önüne geçti. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Yani halkın ölmesi, zehirlenmesi, hastalanması önemli değil, yeter ki şirketler parayı kazansınlar diye düşünüldü.

Bakın, Dünya Sağlık Örgütünün raporlarına göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 7 milyon insan hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybediyor, 7 milyon insan. 2019 yılı için sağlık açısından en önemli 10 tehdit arasında ilk sırada hava kirliliği ve iklim değişikliğiyle ilgili sorunlar var, bundan kaynaklı sağlık sorunları var. OECD’nin, 2019’da, Türkiye özelinde yayımladığı rapora göre, hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı 30 bini geçiyor. İnsan sağlığından söz ediyoruz ya, çevre ve halk sağlığından söz ediyoruz ve altı yıldır bütün teşviklere rağmen, bu firmalar para hırsıyla bu çevre ve halk sağlığını çiğnemiş oldular.

Şimdi, bakın, sayın vekiller, mesele sadece bu firmalarla ilgili değil. Dünyada çok ciddi bir kriz yaşanıyor, bir iklim krizi yaşanıyor, biz size bunu anlatmaya çalışıyoruz. Siz ona “dünyada iklim değişikliği” diyorsunuz ama esas mesele, bir iklim krizi yaşanıyor.

24


Yapısal değişiklikleri gerektiriyor bu iklim krizi. Bir iklim adaletini sağlayabilmek için, doğa ve canlı haklarını geçerli kılabilmek için yapısal önlemlerin alınması gerekiyor, yapısal değişikliklerin yapılması gerekiyor. Geçici tedbirler çözüm değil.

Şimdi, birçoğunuz şöyle düşünüyorsunuz, konuşuyorsunuz da oradan biliyorum yani: İklim krizi, sadece emperyal devletlerin yarattığı bir kriz. Ya, öyle değil. İklim krizi, evet, emperyal devletlerin burada çok büyük bir suçu var, o ülke halklarının sorunu hâline gelmiş aynı zamanda ama dünyadaki bütün ülke halklarının sorunu hâline gelmiş vaziyette, bizlerin de sorunu. Çünkü iklim krizi su ve gıda krizini de tetikliyor yani doğa ve canlı haklarının çiğnenmesine yol açıyor. Bunun dünyada demografik değişimlere ve göçlere yol açma ihtimali çok yükselmiş vaziyette. Mesele bu kadar ciddi bir mesele. Dolayısıyla bugün dünyanın hangi ülkesinde olunursa olunsun -biz Türkiye’den bahsediyoruz şimdi- politikalar oluşturulurken ekolojik sistemi, dengeleri ve iklim adaletini, sosyal adaleti gözeterek politikalar oluşturulması gerekiyor. Bunun için size, bu maddeyi böyle yapmayın diye neredeyse bütün gruplar yalvardı; Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ PARTİ, Halkların Demokratik Partisi, grubu olmayan partilerden tek tek arkadaşlar yalvardı. Yok “Nuh dediniz, peygamber” demediniz ya. Enerji sektörü Türkiye’de denetlenemeyen bir hâle geldi, özellikle burada özelleştirmeler sonucundaki firmaların kâr ve kazanç hırsı denetlenemeyen bir hâle geldi ve kamu yararı ilkesi çiğneniyor, göz ardı ediliyor. İşte bu nedenle bu ertelemeyi tekrardan gündeme getirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, bir beş dakika daha ilave ediyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, o kadar uzatmayacağım.

Şimdi, bu 50’nci maddeyi buradan çıkararak bu sorunu bu şekilde aşmış olmuyoruz. Bu sorun ortada. Şimdi, bunu çıkardık ama bundan sonra nasıl devam edilecek, bu konuda neler yapılacak; bunları tartışmak gerekiyor. Şimdi, soruyoruz: Şu ana kadar takılan filtre var mı? Cevap yok. Kimler takmıştır? Cevap yok. Hiçbiri de takmamış olabilir. Peki, takılmayanlara ne yapacaksınız bundan sonra yani “Cezasını verin, bacalardan duman tütmeye devam etsin.” mi diyeceksiniz? Kazandıkları paraların yanında bakacak olursanız, o cezalar trafik cezası gibi cezalar. Şimdi, bu, çok ciddi bir sorun, bunun cevabı henüz verilmiş değil ve bunu da tartışmamız gerekiyor. Yani bugün, şimdi, bu 50’nci maddeyi çıkardık; bitti, olmuyor bu mesele. Dolayısıyla bu konu ciddi bir tartışma konusu olarak önümüzde duruyor.

Bir önemli mesele de çalışanlar meselesi. Biz bu meseleyi tartışırken hep karşımıza şu geldi: Bu konuyu daha fazla ertelemeyelim, bir çözüm bulunsun dedik. “E, ne olsun, kapatılsın da çalışanlar işsiz mi kalsın?” Yani çalışanlar meselesi, âdeta bir şantaj konusu olarak karşımıza geldi. Ya, kimsenin işsiz kalmasını istemiyoruz. Mutlaka, orada çalışanların istihdam edileceği alanlar yaratılması gerekiyor, kamunun burada devreye girmesi gerekiyor. Bir tek kişi bile tabii ki işsiz kalmamalı. Olur mu öyle şey? Ama şöyle bir çelişki mi… Bize “Bu seçeneklerden birini seçin?” mi diyorsunuz? Yani insanlar çalışsın, ölüm yaratacak bir kirlilik üretsinler, paralarını kazansınlar ama sonunda erken ölsünler; çocukları, anneleri, babaları, bacıları, kardeşleri ölebilir, hastalanabilir. Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla bu çelişkiyi de çözmemiz gerekiyor. Kamu burada nerede devreye girmelidir? Eğer orada kapanmak zorunda olan yerler -ki oraya da geleceğim biraz sonra- bunlar için de kamu devreye girmeli ve herkese istihdam imkânı sağlamalıdır. Yani bir tek işçi kardeşimiz bile bu nedenle işsiz kalmamalıdır, evine ekmek götüremez duruma gelmemelidir. Bütün dünya bunu tartışıyor, fosil yakıtlar meselesini. Bugün dünyadaki iklim krizinin en önemli nedenlerinden bir tanesi fosil yakıtlar meselesi. Biz buna gözümüzü kapatamayız. Türkiye, Paris Anlaşması’na imzasını atmadı, daha imza atmadan “Şu maddeye çekince koyarım, bu maddeye çekince koyarım.” diye tartışıyor; böyle olmaz. Bu mesele, dünyanın önemli bir meselesi. Demek ki o zaman bizim de fosil yakıtları çevreye ve insan sağlığına zararlı hâle gelmekten nasıl kurtaracağız ve bir geçiş süreci içinde, bir zaman içinde bu fosil yakıtlarla enerji üretiminden nasıl uzaklaşacağız, bunu tartışmamız gerekiyor, bu konuyu ele almamız gerekiyor; bunu da yapmıyorsunuz. Ama bütün bunları yapmazsanız bilin ki bu fosil yakıtların kullanılması sonucunda ortaya çıkan hava kirliliği, çevre kirliliği, doğa ve canlı haklarının çiğnenmesi, insanların yaşam hakkının çiğnenmesi meselesi er ya da geç gelip sizleri bulacaktır.

Dolayısıyla biz bir kere daha söyleyelim: Bu meseleyi “Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığını kullandı da doğru yolu gösterdi.” diye hiç söylemeyin çünkü biz size doğru yolu defalarca gösterdik, siz görmek istemediniz. Şimdi, onun için, belki bundan sonra aklınız başınıza gelir, hep birlikte otururuz bu konuyu tartışırız, sorunları aşabilmek için çözüm yollarını hep birlikte üretiriz.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel’de. (CHP sıralarından alkışlar)

25


Süreniz beş artı beş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, beş buçuk yıldır kullandığı Cumhurbaşkanlığı görevinde, beş buçuk yıldır yetkilerden Anayasa’nın kendisine verdiği bir hakkı ilk kez kullandı, ilk kez. Bunun için, öncelikle Cumhuriyet Halk Partisine, Halkların Demokratik Partisine, İYİ PARTİ’ye, çevre örgütlerine ve çevre duyarlılığı içinde davranan herkese teşekkür etmek gerekiyor. Aslında burada kullanılan güç, anayasal bir güç değil, anayasal bir hak değil; OHAL’le bastırılmış toplumsal muhalefete, her türlü baskıya, her türlü şiddete rağmen bu toplumda hâlâ muhalefeti diri tutabilen bizlerin ve bizlerin arkasında bize güç veren yüreklerin başarısıdır.

Eğri oturup doğru konuşacağız, on gün önce -hem de bu santrallerin bulunduğu ilçelerin bağlı bulunduğu illerin milletvekilleri, Afşin-Elbistan’dan, Soma’dan başlayarak Türkiye’nin dört bir yanındaki bütün milletvekillerimiz bu itirazları dile getirirken -bütün itirazlarımıza rağmen- birileri kulaklarını kapadılar, dinlemediler; günü geldi, burada oy verdiler. Kaldırdıkları eli, on gün sonra, vetodan sonra Cumhurbaşkanını tebrik eden “tweet”lerde ya da alkış yapmak için kullanırken de hiçbir vicdani problem görmediler veya bu tutarsızlıktan dolayı bir sıkıntıya düşmediler, hiç bunları söylemediler.

Öyle bir durumla karşı karşıyayız ki bizim hepimizin bir demokratik alzaymır hastası olduğumuza, bunları görmeyeceğimize, duymayacağımıza, hatırlamayacağımıza, unutacağımıza, toplumun da sizin bu keskin dönüşünüzü sanki ortadan kaldırdığınız kuvvetler ayrılığını geri getiriyormuş gibi algılayacağı bir siyasi illüzyona inanmamızı istiyorsunuz. Bunun mümkünatı yok, bu olamaz.

Bakın, ne yaptığınızı anayasal açıdan, İç Tüzük açısından irdeleyecek olursak… Öyle felaket bir durumdayız ki… Hani “En iyisini yapacağız.” deyip de rejime kasteden -Anayasa değişikliğiyle- bir ucube sistem yarattınız ya… Bakın, Anayasa, Cumhurbaşkanına veto hakkı veriyor, bu Meclise de 301 oyla vetoya direnme hakkı veriyor. Hadi -konudan bağımsız- vetoya direnin bakalım, 301 kişi oy versin ve bu vetoya direnelim. Şu an bu ucube sistemde böyle bir imkân yok. Neden? Plan ve Bütçe Komisyonu maddeyi çıkardı. Eskiden, Meclis, Plan ve Bütçenin nasıl çalışacağıyla ilgili tavsiye kararı yolluyordu ve diyordu ki: “Bu maddenin çıkarılması, düzeltilmesi, bu maddenin tekrar görüşülmesi…” İç Tüzük’e hızlı olsun diye şunu koydunuz: “Sadece çıkarılan madde görüşülebilir.” Bu sistemde parti sözcünüzün veya grup başkan vekilinizin ağzından “Plan ve Bütçede biz bu maddeyi çıkaracağız.” diye çıktı mı? Plan ve Bütçe maddeyi çıkardı mı? Şimdi burada Sayın Başkan haklı olarak diyor ki: “Görüşülecek bir konu kalmadı.” Nerede 301’le vetoya direnme hakkı? Meydanlarda anlatıyordunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Çıkardık işte.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Nerede güçlü Meclis?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunu Plan ve Bütçe Komisyonu çıkardı, Meclisi işlevsiz kıldı. Bugün 301 kişinin üzerinde görüşebileceği bir madde yok. Ha, dersiniz ki: “Biz bunu yeni madde ihdası olarak aynen koyacağız.” Koyamazsınız.

SALİH CORA (Trabzon) – Siz koymak istemiyorsunuz ki! Siz istiyor musunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Onun da şartı Plan ve Bütçe Komisyonu gelecek buraya, tam kadro oturacak ve ardından diyecek ki: “Salt çoğunlukla katılıyorum.” Plan ve Bütçe orada çıkarıp burada oturmazsa Meclisin yapacak hiçbir şeyi yok.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne ilgisi var? Çoğunluğu al gel…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Öğrenin, öğrenin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Öyle bir noktadayız ki…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hiçbir noktada değiliz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan çıkarma işlemi Meclisi konusuz bıraktı. Bugün “Örnek teşkil etmemek üzere.” diyor Başkan. Neden? Yoksa üzerinde konuşmayacağız. Geri kalanını oylama hakkımız var. Ben bunu Grup Başkan Vekillerinize ve Sayın Grup Başkanınıza da, Sayın Bostancı’ya da anlattım. Meselede teknik bir sıkıntı olduğu açıkça ortaya çıktı.

Şimdi gelelim duruma, birincisi: Arkadaşların “tweet”lerini görüyorum, açıklamalarını görüyorum. Değerli milletvekilleri, bir baca ve ona takılacak bir filtre yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bir baca gazı arıtma tesisi kurulma yükümlülüğü var. Neredeyse bir fabrika, ham maddesi kireç taşı olan bir kimya fabrikası. Oraya inşa edilecek, o yüzden süre müre gerekiyor, bir filtreyi pıt diye takamıyorsunuz. Bu konuda bu filtrenin olduğu bir yer var mı? Vallahi var. Neresi? Orhaneli’ndeki işletme. Peki, Orhaneli’nde hava temiz mi? Değil. Neden? Kullanmıyor. Özelleştirme sırasında bu baca gazı arıtma tesisi varmış, maliyeti yüzde 1 artırıyor diye kapalı tutuyor Orhaneli, yüzde 1 artırıyor diye. Peki, maliyet artışına rağmen, bunun kullanıldığı bir yer var mı? Evet, var. Neresi? Afşin-

26


Elbistan’ın B Santrali. Aferin adamlara ya, çevreyi düşünmüşler, maliyete katlanmışlar. Kim işletiyor Afşin-Elbistan B’yi? Devlet işletiyor arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) İşte özelleştirme; işte, özelleştirirken çevre duyarlılığıyla ilgili tedbir alıyoruz(!) Siz 2013 yılında bu özelleştirmeler başlarken ne dediniz biliyor musunuz: “Girin bu ihalelere, bu ihalelere girenler korkmasın, size uzatma yapacağız.” Bunu da nasıl söylediniz, cümlenin güzelliğine bakın: “Bu ertelemeyle hukuki ve ekonomik teşvik sağlıyoruz.” dediniz. 2013 yılında “5+3” sekiz yıllık uzatma koydunuz 2021’e kadar. Kim yolladı teklifi? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Kim Anayasa Mahkemesine götürdü? Alaycı ithamlarınız altında yine CHP. AYM bunu bozdu. Bozmasaydı ne olacaktı? Bozmasaydı şu anda zaten bu şirketler 2021’e kadar ertelemeyi almıştı, yapacak hiçbir şeyiniz yoktu. O, şeytanlaştırdığınız, alay ettiğiniz CHP, Anayasa Mahkemesinde bunu 2014’e bozdurdu diye yeni uzatma, uzatmaya itiraz, uzatmaya kabul oyu ve kullanılan veto hakkı var. Bugün gelinen noktada tüm vatandaşımız bilsin ki Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013’te attığı imzayla 2021’e kadar zaten KOAH hastaları tıkanacak, kalp hastaları tekleyecek, küçücük çocuklar zehirlenecekti ama muhalefet direnciyle CHP bunu iptal ettirdi; defalarca uzattınız, yine uzattınız.

Bakın, şimdi, iyi polis-kötü polis derken Naci Hoca sağ olsun, suçu üstlenivermiş “Grup Başkanı” sıfatıyla Cumhurbaşkanına karşı şöyle söylüyor, diyor ki: “Biz yasama olarak zor bir tercihte yanlış karar verdik.”

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Yanlış” değil, öyle demedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Hocam, 1 Kasım tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisinin Bakan Yardımcısı bu Komisyona geldi ve ne için uzatılması gerektiğini tutanak altında satır satır anlattı, dedi ki: “Enerji arzında zafiyet yaratır, yüzde 17.” dedi. Aynı Bakan Yardımcısı dün çıkmış “Bir sorun olmaz, hallederiz.” diyor. Bunların hepsi şundan kaynaklanıyor: İşsizlikle muhalefeti -şantaj yapar gibi- tehditle “Muhalefet etmesin.” diye sindirirken de aynı şeyi yaptınız. Bir karar mercisi var. O karar mercisi kararı veriyor, o karar burada kurşun asker gibi uygulanıyor. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, kuvvetler birliğinin tam tesis edildiği bir yerde Recep Tayyip Erdoğan bir sabah kalksa “2 kere 2; 5.” dese, vallahi, Grup Başkan Vekiliniz hızla basın toplantısı yapar, dersiniz ki: “Cumhurbaşkanımız kerrat cetvelindeki tarihî hatayı düzeltti. ‘Ce-Ha-Pe’ döneminden kalan bu yanlıştan hep birlikte dönüyoruz.” (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tayyip Erdoğan öyle bir şey demez.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hep birlikte o kadar çok tekrar eder, elinizdeki medya gücüyle o kadar çok tekrar edersiniz ki normal vatandaş bakkalda torununa 2 liradan 2 gofret alırken hesabı şaşırmaya başlar.

SALİH CORA (Trabzon) – 2 kere 2 her zaman 4 etmiyor. Siyasette 2 kere 2; 4 etmez.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bir gerçek sizi incitiyor. Ben bu işi takip ettim. Okuduğum köşe yazısını “Niye yazıldı?” diye analiz etmeyi de bilirim. Sayın Abdulkadir Selvi yazıyor, diyor ki: “Cumhurbaşkanı Amerika’daydı, Kahramanmaraş milletvekilleri kötü hava fotoğrafları attılar ona.” Mesele o değil, Kahramanmaraş kaynıyor, Ali Öztunç miting yapıyor, partilerüstü miting. Kahramanmaraş milletvekili verdiği oydan sonra Maraş’a gidemeyecek hâle gelmiş, bu zevahiri kurtarmak için Maraş milletvekilleri Cumhurbaşkanına WhatsApp’tan fotoğraf paylaşmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, bir dakika ilave ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunu Abdulkadir Selvi nereden biliyor? Hani uçtan uca şifreliydi bütün yazışmalar? Devam edelim mi?

Yine, Sayın Abdulkadir Selvi diyor ki: “Recep Tayyip Erdoğan Afşin Elbistan Termik Santralini işleten Çelikler Holdingin sahibini telefonla aradı, bastı fırçayı, bastı fırçayı.” Bunu nereden biliyor? Telefonları mı dinliyor Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanının telefonlarını? Siyasi iletişim yapıyorsunuz, ayıbı örtmek için algı yönetiyorsunuz. Abdulkadir Selvi’ye siyasi iletişimden sorumlu -kimse artık, ya Fahrettin Altun ya başkası- bu konuşmayı aktarabiliyor ve buradan bir siyasi çıkar, bir ayıbı örtmeye çalışıyorsunuz. Vatandaş bu haksızlığa, bu vicdansızlığa karşı hangi grupların nasıl durduğunu, sizin nasıl el kaldırdığınızı, tek adamın yönlendirmesiyle nasıl tutum değiştirdiğinizi gördü; unutmuyor, unutmayacak.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Abdulkadir Selvi’ye sor, kim demişse iftiradır.

BAŞKAN – Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkanı Sayın Naci Bostancı’da.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kim Abdülkadir Selvi’ye söylemişse ifşa edin, herkes bilsin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu adamı bir kere de kürsüden dinlemek istiyorum ben ya.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, uğultuyu keselim. Rica ediyorum, biraz sessizlik olsun.

27


Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bostancı, Allah kolaylık versin, durumun zor.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, rica ediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Allah kolaylık versin, zor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Veli Bey, maşallah sesiniz son derece gür.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sükûnetle dinleyelim.

Buyurun Sayın Bostancı…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Allah kolaylık versin.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, rica ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Elbette dinleyeceğiz arkadaşlar, dinleyeceğiz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, yalama olmuş konuşmasa duramaz ki.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Öncelikle birkaç hususa açıklık kazandırmakta fayda var. Özgür Bey, zor bir tercihte “yanlış karar” aldığımızı beyan ettiğimi söyledi, benim ağzımdan “yanlış bir karar” çıkmadı. “Zor bir tercih çerçevesinde davrandığımız” çıktı, “yanlış, doğru” şeklinde bir değerlendirme söz konusu değil.

Hayat zaten böyle değildir Özgür Bey. Hayatta öyle kararlar almak durumundasınızdır ki -hem kişisel hayatınızda hem de kamusal hayatta- lehte ve aleyhte unsurları masanın üzerine koyarsınız, bakarsınız, bir mukayese yaparsınız ve o çerçevede bir karar almak durumundasınızdır. Kararı kim alır? Kararı o soruyla muhatap olup cevap vermek durumunda olanlar alır. Bu soruya muhatap olan ve cevap vermek durumunda olan elbette ki burada AK PARTİ Grubuydu, Cumhur İttifakı’ydı, MHP Grubuydu. Sizin öyle bir sorumluluğunuz yok.

AHMET KAYA (Trabzon) – Olur mu öyle şey?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şu bakımdan yok: Karar almaktan bahsediyorum, bir kararı, bir teklifi Meclise getirmekten bahsediyoruz. Elbette hepimizin sorumluluğu var. Benim kastım, bir karar almak.

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Parmağımız fazla.” diyor.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Biz, bu termik santrallere ilişkin olarak lehte aleyhte unsurları masanın üzerine koyduk, müzakereler yaptık; Milliyetçi Hareket Partisinin değerli milletvekilleriyle de yaptık, komisyonlarda yaptık, muhalefetin kıymetli vekilleriyle yaptık.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kahramanmaraş milletvekili olmak istemezdim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bu konunun çok farklı veçheleri olduğunu hepimiz biliyoruz. İşin bir tarafında, kesinlikle çevreye ilişkin hassasiyetler vardır. Bundan biz de haberdarız, biliyoruz. İşin diğer tarafında, Türkiye’nin yerli enerji üretimine, istihdama, çalışan insanlara, bunları satın almış olan insanların bankalara olan borçlarına ilişkin bir başka kompozisyon vardır.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Teşvik veriyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sonuçta 13 tane santralden bahsediyoruz, burada çalışan insanlardan bahsediyoruz, buraların sahibi olan insanların bir sözleşme çerçevesinde bankalara olan borçlarından bahsediyoruz, bunun bir zincir etki çerçevesinde farklı çevrelere doğuracağı maddi ve moral maliyetlerden bahsediyoruz. Evet, elimizin bir tarafında insanların hayatına, sağlığına, sıhhatine ilişkin hassasiyetler çerçevesinde bir perspektif, diğer tarafında da orada çalışan insanların istikbali, geleceği, Türkiye’nin yerli elektrik üretimi ve nihayetinde borçlar çerçevesinde teşekkül eden bir durum var. Zor karar dediğimiz husus bu. Peki, biz ne yapmışız bu zor kararla ilgili? Müzakere yapmışız bakın. İnsanlar kurşun asker değil, siz de söylediniz, ben de altını çiziyorum, burada hiç kimse kurşun asker değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, hamasete gerek yok. Biz, bu işleri müzakere ederken bu gruptan, MHP’den, muhalefetten itiraz eden arkadaşlar oldu doğru, her gruptan oldu.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – İtiraz etmedik. Sözlerin hepsini toplayıp en güzeline tabi olmanız gerekiyordu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yine çok farklı gruplardan bu işin lehinde olan unsurlara ilişkin değerlendirmeler yapanlar oldu; insanlar farklı gerekçelerle bunu müzakere ettiler. Zaten bir müzakere niye yapılır? Eğer ortada matematik kesinlikte bir durum varsa müzakereye gerek yok. 3 kere 3; 9’dur; herhangi bir şekilde müzakere etmezsiniz. H²O, sudur; bu, müzakere edilmez. Eğer flu bir durum varsa, farklı kesimlerin çıkarlarına ilişkin kamusal otorite bir karar almak durumundaysa bunu müzakere edersiniz.

Biz niye müzakere ettik, niye insanların fikirlerine müracaat ettik? Çünkü farklı fikirleri vardı; AK PARTİ’de de vardı, MHP’de de vardı. İtiraz edenler vardı ama sonuç olarak, partilerin nasıl çalıştığını siz de biliyorsunuz. Çoğunluk bir karar alır, parti disiplini çerçevesinde insanlar bu karara uyarlar. Siz uymuyor musunuz? Sizin hepiniz aynı şekilde mi davranıyor?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz vicdanımızla davranıyoruz.

28


MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Aynı şekilde düşünüp aynı kararın arkasında aynı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz vicdanımızla karar veriyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Öyle yapmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, devam edin.

Değerli arkadaşlar, lütfen sükûnete davet ediyorum hepinizi.

Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bu teşekkür mevzusu konuşuluyor ya, teşekkür eden arkadaşlarımız geçmişte de itiraz etmişlerdi ama parti disiplini çerçevesinde kullanacakları oy belliydi. Siz farklı mı davranıyorsunuz? Kesinlikle farklı davranmıyorsunuz. Siz de farklı fikirler ifade ediyorsunuz ama sonuçta blok hâlinde davranıyorsunuz; dolayısıyla siyasetin işleyişi böyle.

Biz bu değerlendirmeler çerçevesinde bir karar aldık. Kararımız, termik santrallerin uzatılması süre uzatımı, süre verimi değildi; dikkat edin, biz bir takvim çerçevesinde, takvime uygun bir şekilde altı ayda projelendirecek ve ondan sonra da her bir adımı denetlenecek şekilde bu termik santrallerin rehabilite edilmesi, filtreleme esası çerçevesinde davranmaları ve herhangi bir şekilde bu süreçte arıza olursa anında kapatılması şeklinde bir karar aldık; ikisi birbirinden farklıdır.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Bostancı, daha önce niye bu uygulamayı yapmadınız?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ne aldığımız, ne karar aldığımız belli. Dolayısıyla yapmış olduğumuz iş, kamunun toplam çıkarları bakımından, her kesimin çıkarları bakımından en optimum karar neyse o istikamette bir akılla alınmış bir karardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız masanın üzerindeki lehte, aleyhte unsurları değerlendirmiş, farklı bir karar vermiştir, doğrudur.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Samimi olmak lazım. Halkın tepkisi olmasaydı, bu karar alınacak mıydı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Diyeceksiniz ki: “Genel Başkan olarak görüşmediniz mi, kendisiyle iletişim kurmadınız mı?” Elbette, biz yasama çalışmalarına ilişkin Sayın Genel Başkana bilgi veriyoruz, neler olduğunu anlatıyoruz ama siz de takdir edersiniz ki burada saatlerce müzakere ettiğimiz konulara ilişkin Genel Başkana gidip saatlerce hangi müzakereleri yaptığımızı, yasaların teferruatını, bunları anlatabilme imkânı var mı? Siz öyle mi yapıyorsunuz?

OYA ERSOY (İstanbul) – Yasalar oradan geliyor zaten.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Dolayısıyla etraflıca, çok detaylı bir şekilde durumu anlatma tarzında bir iletişim meselesi burada söz konusu değildir.

Sonuçta, grup yürütmenin talebini dikkate alır, sahadaki duruma bakar, o çerçevede kamu çıkarı istikametinde gördüğü, öyle değerlendirdiği, çoğunluğun öyle gördüğü istikamette bir karar alır ve bu çerçevede yasama vazifesini yerine getirir. Sonuçta, Sayın Cumhurbaşkanı da denetim yetkisini kullanmıştır. Bu denetim yetkisi herhâlde oraya süs diye konmadı.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Aynı zamanda Genel Başkan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Ayrıca, şunu hiç uygun görmem: Sayın Cumhurbaşkanı bir sabah kalktı, “2×2 5” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı “2×2 5” diyecek bir akla sahip olsaydı on yedi yıldır siyasetin zirvesinde olmazdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani varsayımlar ile gerçeği birbirine karıştırmamak lazım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Altı yıldır muafiyeti kim sağladı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – “2×2 4” dediği için, halkın aklındaki ve kalbindekini temsil ve ifade ettiği için orada duruyor. Emin olun, o bir örnektir, başarılı olmak isteyen herkese, her siyasete her başarılı örnek gibi, bir örnektir.

OYA ERSOY (İstanbul) – Siz örnek, size.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakacağız, toplumun aklı, kalbi ne söylüyorsa elbette o istikamette davranacağız.

Kıymetli arkadaşlar, İç Tüzük’e ilişkin meseleye gelince, Özgür Bey’in ifade ettiği tarzda problemler çıkabilir mi? Mümkündür, bunu müzakere ederiz, kendisiyle dün akşam da konuştuk. Eğer insanoğlunun elinden mükemmel yasalar çıkacağı düşünülüyorsa tarihin hiçbir döneminde olmadı; bugün olmadı, yarın da olmayacak. Siz de yapamazsınız, insan elinden böyle bir şey çıkmaz. Ha, yasalara ilişkin müzakere edilir. Bizim yaklaşımımız nedir? Müzakere etmek, konuşmak; emin olun hiçbir komplekse kapılmaksızın herkesin aklından faydalanmak. Dinleriz, bakarız, değerlendiririz; akıl, kamunun çıkarı, yasamanın kuralları neyi gerektiriyorsa o istikamette müzakereler çerçevesinde de davranırız, bundan da hiçbir şekilde gocunmayız, zaten Parlamento bunun için var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kararın da hayırlı olmasını diliyorum.

29


Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı yaptığı konuşması sırasında benim tarafımdan ortaya konulan bazı argümanları, bazı sözleri kendince yorumlayarak İç Tüzük’ün 69’uncu maddesinde söylediği söz bağlamından kopartılan milletvekilinin yanıt hakkına olanak tanıyacak bir ihlalde bulundu. Uygun görürseniz iki dakika cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Ama uzatmayalım, toparlayalım.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, böyle bir konuda, böyle bir gündemde zaten amacımız polemik değil ama doğruların doğru yere oturması lazım.

Sayın Hocam, diyorsunuz ki “Biz iki tercihten birinde bulunduk ve bunu biz yasama olarak yaptık, çok da detay vermeye fırsat olmadığı için bundan yürütmenin haberi yoktu.”

Yürütme 1 Kasım 2019 günü Meclistedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan bu filtre meselesinin tartışıldığı Komisyon toplantısında şöyle söyler. Aynen aktarıyorum, bakalım tanıdık gelecek mi?

“…fakat bu 2019 yılı sonuna kadar bu yatırımları tamamlamayan santrallerin 1/1/2020’de çevre mevzuatı açısından kapatılması söz konusu olacağından, bu santrallerin ülkede elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 17’sini karşılamakta olduğu da dikkate alındığında, bunlara bir süre verilmesi ve fakat bu süreden yararlanabilmesi için belli bir tarihe kadar yapım sözleşmesi ve termin planı sunma koşulu getirilmesi, bunun da kâğıt üzerinde kalmaması için her dört ayda bir sundukları plana göre bakılması gerekir.” Sayın Hocam, bu, tam olarak da sizin sonradan yazdığınız ve getirdiğiniz maddedir ve bunu yürütme dayatmıştır. Öz Türkçesi olarak şunu söyleyeyim: Bu maddeyi kim yaptı, kim muhalefet etti, kim onayladı, kim veto etti? Bu maddeyi Recep Bey hazırladı, Tayyip Bey onayladı, Erdoğan da veto etti.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Onlar kendilerine göre yorumluyorlar.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen susalım yani bakın grup sözcüleriniz konuşuyor, herkes özgürce bir konuşma ortamını burada buluyor.

BAŞKAN – Tabii, yeni sistemle ilgili bu dönemde ilkleri yaşıyoruz. Örneğin, dün, kamu iktisadi teşebbüslerinin görüşmelerini uzun bir aradan sonra gerçekleştirdik. Bence denetim açısından son derece uygun ve Sayın Özkan da bunu ifade etti; AK PARTİ Grubu olarak her yıl bunları getirmeyi ve tartışılmasını. Bugün de bir başka yeni uygulamayla karşı karşıyayız, bir Cumhurbaşkanının veto ettiği kanunla ilgili olarak tekrar bir geri gönderme üzerindeki görüşmelerimizi yaptık. Biz de İç Tüzük’teki hükümleri yine gruplarımızın, siyasi partilerimizin lehine olmak kaydıyla yorumlayarak her birine görüşlerini anlatma olanağı tanıdık; böylece İç Tüzük’teki 86’ncı maddeyi çok geniş bir şekilde yorumlayarak söz haklarını tanıdık. Ben, bu tartışmaların kamuoyu açısından, partiler açısından yararlı olduğunu düşünüyorum, sonuçta hep beraber doğruyu bulacağız.

1.- 21.11.2019 Tarihli ve 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/279) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 145) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu şekilde kanun üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.

Kanunun tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını, pusula gönderen arkadaşlarımızın da salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, oy verme işlemi bitti.

Değerli milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum. Lütfen, isimlerini okuduğum arkadaşlarım kendilerini işaret buyursunlar.

30


Sayın Demir burada mı, Muğla milletvekilimiz?

Sayın Özalan…

Sayın Menekşe…

Sayın Gözgeç…

Sayın Yokuş…

Sayın Aksu…

Sayın Sezgin…

Sayın Böke…

Sayın Yılmaz… Durmuş Bey buradaydı, ben gördüm kendisini.

Sayın Koçer…

Sayın Bayram… Burada.

Sayın Çalık…

Sayın Zeybek…

Sayın Tüfenkci…

Sayın Özdağ…

Sayın Piroğlu… Burada.

Sayın Hüseyin Yayman… Sayın Yayman az önce buradaydı, ben gördüm Sayın Yayman’ı.

Değerli milletvekilleri, 21.11.2019 Tarihli ve 7193 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89’uncu ve 104’üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 322

Kabul : 322(x)

Kâtip Üye Kâtip Üye

Emine Sare Aydın Yılmaz Barış Karadeniz

İstanbul Sinop”

Kanun bu şeklide kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.